“Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya cihânda devlet bir nefes sıhhat gibi” (Muhibbî/Kânûnî Sultan Süleyman)
Osmanlı devletinde halk sağlığı konusunda vakıf sistemi içerisinde yer alan Darüşşifalar aktif bir rol oynuyordu. Örneğin Bayezid Darüşşifası Evliya Çelebi’nin aktardığına göre haftada iki gün fakir halka poliklinik hizmeti vererek ücretsiz ilaç dağıtıyordu.
Tıp eğitimi Darüşşifalar veya Sarayda alına bildiği gibi usta çırak usulüyle bir hekimin yanında yetişerek de icazet alınabiliyordu. Sağlık alanında hizmet verenler hekimbaşı veya darüşşifa hekimleri tarafından imtihan edilirler, başarılı oldukları takdirde kurumsal veya özel olarak mesleklerini icra edebilirlerdi. Darüşşifaların dışında sağlık hizmeti almak isteyenler için çarşı ve pazarlarda seyyar olarak tabiplik yapanlara, hanelerinde veya muayenehane benzeri dükkânlarında tabiplik ve cerrahlık yapanlara, kırık-çıkıkçılara, göz doktorlarına (kehhal) ve diğer uzmanlara görünmek de mümkündü. Modern anlamdaki ilk tıp okulu olan Tıbhâne 1827’de, Cerrahhane de 1831’de açılmış ve kurumsal olarak tıp eğitimi ilerleyen yıllarda daha da gelişmiştir. Buna rağmen tıp bilgisi olmayan ve diplomasız pek çok kişinin hekimlik yaptığına ve ciddi sağlık sorunlarının yaşandığına dair çok fazla örnek bulunmaktadır.
Hastalar için ilaca ulaşmanın en kolay yolu; hekimler, cerrahlar, kehhaller (göz hekimleri) ile diğer sağlıkçıların “dükkân” adı verilen hasta baktıkları mekânlar ile bazı esnaf dükkânlarıydı. Bunların yanı sıra attar, şerbetçi, macuncu, berber, sabuncu, kahveci gibi esnaf da kendi hazırladığı karışımları ilaç diye satıyor ve zaman zaman bunlar ölümlere bile neden olabiliyordu.
1840 yılında eczacılar, ebeler, kırık-çıkıkçılar, kan alma, diş çekme gibi sağlıkla ilgili işler yapan esnafın, bu meslekleri icra edebilecek bilgi ve beceriye sahip olup olmadıklarının anlaşılması için sınava tabi tutulmaları şartı getirildi sınavdan başarılı olanlara ruhsat verildi. 1852 yılında yayınlanan Eczacılık Nizamnamesi ile eczacıdan başka hiç kimsenin ilaç hazırlama ve satma yetkisi olmadığı ilan edildi. Tüm bunlara rağmen yeteri kadar uzman personelin yetişememesi nedeniyle kırsal kesimde halk geleneksel tıbbı yöntemlerle tedavi olmaya çalışıyor ve bir çok kez bunun olumsuz sonuçlarına maruz kalıyordu.