Osmanlı devletinde farklı bölgelerde ağırlık, hacim, uzunluk ve alan ölçü birimleri aynı isimlerle adlandırılsa bile değerleri değişkenlik gösterebiliyordu. Osmanlı hakimiyetindeki bölgelerde pek çok ağırlık ve hacim ölçüsü birimi kullanılmakla birlikte başlıcaları şunlardır:
Okka: Kıyye ve vukiyye de denilen bir ağırlık ölçüsüdür. Temelde 1 okka = 400 dirhem = 1.282 kg olmasına rağmen Osmanlı tarihi boyunca değişik mekân ve zamanlarda farklı okkalar kullanılmıştır.
Batman: Ağırlık ölçüsü birimi olup değeri 2-8 okka arasında yöreye göre farklılık gösterirdi. 1881 tarihli kararnâmeye göre “yeni batman” ismi verilen ölçü birimi 10 kg’a eşitlenmiştir.
Lidre: İpek ve benzeri şeyleri ölçmekte kullanılan bir ağırlık ölçüsü. Osmanlı devrinde standart lidre 100 dirhem = 320,7 gr olmakla birlikte farklı ağırlıkta lidreler de kullanılmıştır.
Kantar: Ağırlık ölçülerinden biri olup odun tartımında yaygın olan İstanbul kantarının ağırlığı 44 okka yani 56.452 kg olmakla beraber yörelere göre farklılık gösterirdi.
Müdd: Hububat ve bakliyat gibi kuru besinlerin ölçümünde kullanılan ölçeğe denir. Osmanlı ülkesinde miktarı bölgelere göre değişmekle birlikte, resmi müdd 20 İstanbul kilesi yani 513,120 kg buğday ağırlığı idi. Osmanlı devletinde tahıl ve baklagillerin ölçümünde yaygın kullanılan kile 20 okka, yani 25,6589 kg idi ve bölgeler arasında farklılık göstermekteydi.
Dirhem, bir para birimi olmasının yanı sıra, ağırlık ölçüsü olarak da kullanılıyordu. Bölgeye göre değişiklik göstermekle birlikte 3,2075 grama karşılık gelir. 400 dirheme bir okka denirdi. Bir buçuk dirhem bir miskal itibar olunmuş ve buda 4,608 gramdır.
Kırat: Ağırlık, uzunluk, alan ve hacim ölçüsü olarak kullanılan kırat, geniş bir kullanım alanına sahiptir. 1869’da 1 kırat = 0.200 gr dır. Elmas ve mücevher gibi kıymetli şeylerin tartılmasında kullanılır.
«İki Dirhem Bir Çekirdek»
Metrik sisteme geçmeden önce keçiboynuzu tohumlarının dört tanesinin bir dirhem olarak kabul edilmesi söz konusu olmuştur. Bu dönemlerde esnaf iki dirhemlik bir mal satarken iyi niyet gösterip fazladan 1 çekirdek daha koyması satın alan kişinin itibarının fazla olduğunu ifade eden bir tutum olarak değerlendirilirdi. Günümüze gelene kadar bu tabir sıradışı, güzel giyinen, süslenen kişileri tanımlamak üzere kullanılan bir deyime dönüşmüştür.
Arşın (zira); dirsekten orta parmak ucuna kadar olan uzunluktur. Mimari arşın, çarşı arşını ve endaze olmak üzere üç çeşittir. Kullanıldığı bölgelere göre değişen değerlere sahiptir. Standart kabul edilen İstanbul arşınının bile zaman içerisinde değiştiği tespit edilmiştir. Önceleri 67,3 cm iken 19. yüzyılda 68,579 cm’ye ulaşmıştır. Hane bağ, bahçe vs. ölçümlerinde birim her ne kadar arşın olarak yazılmışsa da bu mimari arşındır. Klasik dönemde değeri kesin olarak tespit edilemeyen mimari arşın 75,8 cm (1 m = 1,319 mimari arşın) olup çarşı arşını ve endazeden daha uzundur. Bir mimari arşının yarısı olan 12 parmaklık uzunluğa kadem (ayak) denilmiş ve bu ölçü (1kadem= ½ mimarı arşım= 12 parmak) kazı işlerinde kullanılmıştır. Osmanlıda arazi ölçümleri için özel olarak imal edilmiş, gez adı verilen, iki ucu damgalanmış ipler kullanılmıştır.
Çarşı arşını, pazar ve çarşılarda, basma, kumaş, halı ve benzeri ürünlerin ölçümünde kullanılırdı. 1 çarşı arşını 68 cm dir. Orta boy bir insanın orta parmak ucundan omuzuna kadar olan mesafeye denk gelmektedir ve kumaş türü eşyanın pratik ölçülmesi ihtiyacından doğmuş olmalıdır. Ayrıca özellikle ipekli kumaşların ölçümünde kullanılmak üzere, çarşı arşınından daha kısa olan ve endâze adı verilen bir ölçü birimi daha geliştirilmiştir.
Geleneksel ölçü ve tartı birimlerinin yanı sıra dış ticarin yoğun olduğu, büyük ticarethanelerin bulunduğu bölgelerde metre, gram, kilogram ve ton kullanımı yaygınlık kazanmaya başlamıştı.
Çeşitli arşınlar ve yabancı uzunluk ölçülerinin kullanımının yarattığı karışıklığa çözüm olarak 1869’da metreye karşılık zirâ-i a‘şârî (yeni arşın) adı verilen bir uzunluk ölçüsü kabul edilerek metrik sisteme geçiş denenmiştir. 1881’de yapılan düzenleme ile 1000 arşın= 1 km, alan ölçüsü olarak 100 arşın2 = 1 dönümdür. Tüm yasal düzenlemelere rağmen yeni ölçü değerlerinin kullanımı halkta yaygınlaşmamıştır.
1897'de metrik sistem tekrar gündeme geldi ve esnaf ve tüccarın kilogram dışında ağırlık kullanması yasaklandı fakat halkın tepkisi üzerine Ocak 1898'de zorunluluk kaldırıldı. Gerek eski, gerekse metrik sistemin aynı anda yürürlükte oluşu birçok haksız kazanca yol açmıştı.
«Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar, insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam ölçerler. Kendileri başkalarına vermek için ölçüp tarttıklarında ise haksızlık ederler (eksiltirler). Onlar, o büyük gün için -insanların âlemlerin rabbinin huzuruna çıkacakları gün için- diriltileceklerini akıllarına getirmiyorlar mı?» Mutaffifîn Suresi - 1-6
Osmanlı imparatorluğunda ticarette kullanılan ölçü ve tartı aletleri usulsüzlüklerin önüne geçilmesi için devlet kontrolünden geçirilir, ağırlığı tam olanları, ayardan geçtiğini göstermek amacıyla sultanlarının tuğraları, bazen devlet kontrol memurlarının isimleri ya da ayar yapıldığına dair damgalar kazınırdı. Sahtekârlık yapmak isteyen satıcılar, mallarını satarken damgalı arşın yerine diğer arşınları kullanarak haksız kazanç elde ediyorlardı. Sahtekarlık yaptığı ve haksız kazanç sağladığı tespit edilenler çeşitli cezalara çaptırılmaktaydı.