KARTEPE BELEDİYESİ MÜZELERİ
Image

-Camiler

  Şehir, kasaba ve büyük köylerde yer alan camiler, çarşı ve pazarlarla birlikte sosyal hayatın merkeziydi. Müslümanların hep birlikte namaz kılmak için toplandıkları camiler sadece bir ibadethane değil aynı zamanda toplumun çeşitli sosyal tabakalarının bir araya geldiği mekandı. Özellikle akşam ve yatsı namazları mahallenin bütün erkeklerinin katılmasıyla kılınır. Camiye sürekli gelme mahalleli için, komşularının gözünde kendisinin tanınır ve güvenilir olup olmadığının ölçüsüdür.   Herkese her zaman açık olan camiler ve avlularında bir araya gelen insanlar gündelik hayat başta olmak üzere birçok konuda fikir alışverişinde bulunurlardı.

  Dinin kardeşlik, sevgi, saygı, özveri, yardımlaşma ve hoşgörü gibi değerlerinin işlendiği camilerde cemaate hayatı daha doğru bir anlayışla yorumlama becerisi kazandırılmaktaydı. Halk camide, günlük ibadetlerinin dışında, cenaze, tâziye, tesbih, nikâh, yağmur duâsı, mevlid vb. merasimler sebebiyle de bir araya gelirlerdi. Hatta cami avluları halkın bir araya gelip dinlendiği, sohbet ettiği bir yerdi. 16. yüzyıldan itibaren cami çevresinde açılan kahvehaneler namaz vakitleri dışında cemaatin sosyalleştiği, kültürlendiği mekanlardı.

 

 

Çocukların eğitimi ile camiler arasında sıkı bir bağ vardır. Şehir, kasaba ve köylerde sıbyan mektebi olmayan yerlerde camilerin çocukların eğitimi için okul olarak kullanılması çok yaygındı. Camilerde eğitim ve kültür faaliyetlerini tamamlayıcı olarak kütüphaneler bulunurdu.

  Dinî ve millî kültürün halka aktarılmasında cami kadar önemli işlevi olan bir kurum da tekkedir. Tekkeler, tasavvufî düşüncenin, anlayışın ve terbiyenin halka takdim edildiği yerlerdir.

-Kahvehaneler

Osmanlı’da ilk kahvehane 1550’li yıllarda İstanbul’da açılmıştır. Kahvehaneler Osmanlı toplumunda ev, cami, tekke, çarşı, pazar, bozahane dışında yeni bir toplanma, bir araya gelerek sohbet etme mekânı olmuştur. 1913 yılında Adapazarı kentinde 350 kahvehane bulunduğu ve bu mekanlarda kişi başına yılda ortalama 150 fincan kahve içildiği tahmini kahvehanelerin ne kadar yaygınlaştığına bir örnektir.

Kahvehane kültürü şehirlerin yanı sıra kasaba ve köylere kadar yayıldı. Cami yanında açılan kahvehaneler namazdan önce cemaatin boş vaktini değerlendirdiği sohbet mekânı haline gelmişti.

Kahvehane yalnızca kahve içilen yer değildi. Kahve dışında şerbet, limonata, şurup sunulurdu. Ayrıca nargileler de kahvehanelerin vazgeçilmezleri arasındaydı.

Şehir ve kasabalara oranla daha sonraları açılmaya başlayan köy kahvehaneleri, köy odaları ile birlikte köylerin önemli kamusal alanlarından biri haline gelmiştir.

Sohbet, dinlenme ve zaman zaman oyun gibi sosyal ihtiyaçların karşılandığı kahvehanelerin bir kısmında gazeller söylenip, çeşitli kitaplar okunmaktaydı. Bu okuma Battalnâme, Şehnâme gibi klasiklerin bir kişi tarafında kahve halkına okunması tarzında idi.

 

 

Okuma mekânı şeklinde hizmet veren kahvehanelerin kıraathane diye adlandırılması Tanzimat sonrası döneme rastlar. 19. yüzyılda gazete ve dergi yayımcılığının gelişmesi ile bazı kahvehane işletmecileri dükkanlarında günlük gazete bulundurmaya ve böylece okuyup tartışmayı tercih eden sanat ve edebiyat çevrelerini çekmeye çalıştı. Bu tarz kahvehaneler isim değişikliğine giderek kıraathaneye dönüştü.

Kahveciler çoğu zaman berberlik mesleğini de icra eder, aynı zamanda diş çekimi, sünnet etmek, kan almak gibi sağlık işleriyle de uğraşırlardı. Berberliğin henüz ayrı bir zanaat sayılmadığı 19. yüzyılda İstanbul civarında yer alan kahvehanelerin bir köşesinde, aletlerini yaymış bir berberin olmadığı, veya kahvecinin bu görevi üstlenmediği kahve yok gibiydi; ve bu çok yaygın bir gelenekti. 

19.Yüzyılın sonlarında itibaren kahveye oranla çok daha ucuz olan çay tüketimi yaygınlaşınca kahvehaneleri andıran çayhaneler açıldı. Bunun üzerine kahvehaneler de müşterilerine çay sunmaya başladılar.

Kahvehaneyi halkın gözünde cazip kılan unsurlardan biri de 1600’lerin başlarında Osmanlı ülkesine giren ve hızla yaygınlaşan tütünün burada içilmesinin verdiği büyük keyifti.

-Hamamlar

  İslam dini temizliğe büyük önem verip iman etmeyle temizlik arasında bağ kurduğundan Müslümanlar için temiz kalmak aynı zamanda dini bir vecibedir.  Hz. Peygamber'in "temizlik imanın yansıdır"  hadisinde dikkat çekilen bu bağ dolayısıyla Müslüman toplumlarda çeşme ve hamam gibi su yapıları büyük önem kazanmıştır.

  Hamam, suyun ısıtılmasıyla insanların yıkanması için yapılmış yerlerin genel adıdır.  Arapça “ısıtmak, sıcak olmak” anlamındaki hamm kelimesinden gelir. Hamamlar şehir ve kasabalarda yaygın olmakla birlikte Anadolu’nun bir çok köyünde de yer almaktaydı. Hamamlar kullanım şekillerine göre farklılık göstermekteydi. Tek hamamlar erkekler için yapılmış olup, günün belli saatlerinde kadınların kullanımına tahsis edilir. Çifte hamamlar ise, biri erkeklere diğeri kadınlara ait olmak üzere birbirine bitişik olarak inşa edilen iki hamamdan oluşur. Osmanlıda hamamlar bireysel temizliğin yapıldığı yer dışında halkın bir araya gelebileceği kamusal mekana dönüşmüştür. Bu dönüşüm “gelin hamamı”, “loğusa hamamı”, “nişan hamamı”, “asker hamamı”, “sünnet hamamı” gibi kavramlarla Osmanlı hamam kültüründe yerini almıştır.

 

 

1656 yılında Fransız seyyah Thevenot’un “ Türkler sağlık için ve vücutlarını düzgün ve temiz tutmak için hamamları çok kullanırlar… Fakir olsun, kadın olsun, erkek olsun en az haftada bir kere hamama gitmeyen yoktur” ifadeleri Osmanlı halkının hamamlara sıklıkla gittiğini göstermektedir. Osmanlı toplumunun gündelik hayatında önemli bir yer tutan hamamlara halk yalnız yıkanmak için gitmezdi, burada sohbetler yapılır, eğlenceler düzenlenir, kadınların kalabalık guruplar halinde gittikleri hamamlarda anneler oğullarına kız beğenirdi. Hamam etrafında zengin bir halk kültürü oluşmuştur. “Hamama giren terler”, “eski hamam eski tas” vb. atasözleri bu kültürün örnekleridir.

Geçmişimiz ile Varoluruz

Geçmişimiz ile Varoluruz

Osmanlı Günlük Yaşam Müzesi

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki günlük yaşam kültürünü korumak, tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Müze, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde kullanılan ev eşyaları, giyim ve aksesuarlar, mutfak gereçleri ve diğer günlük yaşam objeleri gibi birçok farklı kategoriye ait eseri bulundurmaktadır.

Uzuntarla Çerkes Müzesi

Müze, ziyaretçilerine Çerkeslerin yaşam kültürü hakkında detaylı bir bakış sunmaktadır. Müzede yer alan eserler, özel koleksiyonlardan temin edilmiş olup, Çerkes kültürünün en önemli özelliklerini yansıtmaktadırlar.