KARTEPE BELEDİYESİ MÜZELERİ
Image

Osmanlı şehirlerinde çarşılar bedesten, han ve arastalardan oluşmaktaydı. Bedestenler, önemli ve büyük şehirlerde yer alan,  değerli eşyaların satıldığı veya saklandığı, kentin ticaret bölgesinin merkezi yapısıdır.

 

Bedestenden başlayan ve Uzunçarşı olarak adlandırılan genişçe bir caddeye açılan çok sayıdaki sokaktan her birinde kendi uğraşı dalında mal ve hizmet üreten esnaf ve zanaatkarlar kümelenmiştir. Hanlar, depo ve imalathanelerin, dükkan ve mağazaların olduğu, perakende ticaretin yapıldığı, kısa süreli konaklama imkânının bulunduğu mekânlardı. Toptan ticaret “kapan” denilen ve un kapanı, bal kapanı, yağ kapanı gibi adlarla anılan hanlarda yapılırdı. Arastalar, genellikle aynı esnaf grubuna ait dükkânların bir sokak üzerinde karşılıklı sıralanması ile meydana gelmekteydi. Esnaf ve zanaatkarların mesleğini icra ettiği mekanlara dükkan denilmekteydi. Dükkanlar genelde hem imalathane hem de satış yeri olarak kullanılıyordu.

 

 

Ticari yapıların dışında çarşının büyüklüğüne göre değişen sayıda cami ve hamam bulunmaktaydı. Halkın kişisel ihtiyaçlarına yönelik hamam, berber, lokanta, kahvehane vb. yapılar çarşı siteminin içinde yer almıştır.

Pazarlar, köy ve kasabalarla şehirlerde haftanın belirli günlerinde kurulan açık alışveriş yerleridir. Cuma camii bulunan yerlerde pazarlar özellikle cuma gününe denk getirilir, cuma vaktine kadar alışveriş yapılır ve namaz kılındıktan sonra civardan gelenler köylerine dönerlerdi. Özellikle kırsal kesimlerde ticarî faaliyetler haftalık pazarlarda yürütülürdü.

 

Belli bir malın satışına tahsis edilen pazarlar odun pazarı, saman pazarı, balık pazarı, gibi adlar alırdı. Daha çok küçük Anadolu şehirlerinde ve kasabalarda rastlanan «avrat pazarı» köylü kadınların mallarını satmaları için ayrılan pazar yerini ifade etmekteydi.

 

Yılda bir kere yahut birkaç defa kurulan büyük pazarlara panayır denmiştir.

 

Çarşı ve pazarlar şehirli ve kırsal halkın gündelik ihtiyaçlarını temin ettiği mekânlar olmanın yanı sıra gezip dolaştığı sosyalleştiği mekanlardı. Bu mekânlar, aynı zamanda, şehir halkı ile köylülerin ve bölge dışından gelen tüccarların kaynaştığı, sosyal, ticarî ve kültürel açılardan etkileşim ve iletişimde bulunduğu yerlerdi.

 

Osmanlı toplumunda el sanatları ile uğraşanlarla geçimlerini mal ve hizmet üretimi, alım ve satımı ile sağlayanlara esnaf denilmekteydi. Her esnaf kolunun kendine ait gelenekleri ve her mesleğin bir pîri vardı. Hz. Lokman hekimlerin, Hz. Muhammed tâcirlerin, Selmân-ı Fârisî berberlerin, Ahî Evran ise debbâğ esnafının pîri sayılır.

 

 

Ahilik, Osmanlının ilk dönemlerinden itibaren esnaf teşkilatının oluşumunda yararlanılan bir modeldir. Osmanlı esnafı kaliteli mal üretilmesi, resmi makamlarca belirlenen narhın üstünde satış yapmamak, haksız rekabette bulunmamak vb. her konuda kendi içlerinde işleyen bir kontrol mekanizmasına sahiptiler.

 

Osmanlı şehir veya kasabasında mevcut esnaf guruplarının her birinin dükkan ve usta sayısı ihtiyaca göre tespit edilmişti. İhtiyaçtan fazla dükkan ve tezgah sayısına esnaf teşkilatları ve resmi makamlarca müsamaha gösterilmezdi. 18 ve 19. yüzyıllarda geleneksel “fütüvvet” ve “ahilik” ahlâkının esnaf ve zanaatkarlar üzerindeki etkisi azalmaya başlamıştı. 

 

Osmanlı şehirlerinde, şehrin coğrafî özelliği ve ekonomik yapısına göre esnaf türleri değişkenlik göstermekteydi. Meslek sahiplerinin (hamallar, sakalar, şekerciler ve helvacılar, ciğerciler, kayıkçılar gibi) kendi mesleklerine özgü ahlâkî prensipleri ve giyim tarzları bulunmaktadır.

 

Osmanlı esnaf gurupları arasında sabit bir dükkanı olmayan, mal veya hizmet satışı yapan sokak satıcıları (seyyar satıcılar, ayak esnafı) da bulunmaktaydı. Köy ve kasabaları dolaşarak satış yapan «çerçiler»  Osmanlı toplumundaki en eski seyyar satıcılardır. Osmanlı dönemi belli başlı sokak satıcıları: Simitçiler, börekçiler, sucular(sakalar), şekerlemeci, sebze meyve ve et ve balık satıcıları, çiçekçiler, seyyar kahveciler, seyyar berberler, arzuhalcilerdir.

 

 

Osmanlı’da ruhsatnamesi olmaksızın açılan dükkânlara, kurulan tezgâhlara veya seyyar esnaflığa, kaçak ve gizli anlamında “koltukçu esnafı” deniyordu. Koltukçu ve oturakçılar ikinci el eşya alım satımı, değiş tokuşu yapan esnaflardı. Koltukçular bu işi seyyar olarak oturakçılar ise bir dükkanda, Bitpazarında yapmaktaydı.

Geçmişimiz ile Varoluruz

Geçmişimiz ile Varoluruz

Osmanlı Günlük Yaşam Müzesi

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki günlük yaşam kültürünü korumak, tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Müze, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde kullanılan ev eşyaları, giyim ve aksesuarlar, mutfak gereçleri ve diğer günlük yaşam objeleri gibi birçok farklı kategoriye ait eseri bulundurmaktadır.

Uzuntarla Çerkes Müzesi

Müze, ziyaretçilerine Çerkeslerin yaşam kültürü hakkında detaylı bir bakış sunmaktadır. Müzede yer alan eserler, özel koleksiyonlardan temin edilmiş olup, Çerkes kültürünün en önemli özelliklerini yansıtmaktadırlar.